Gölbaşı Belediyesi, yine bir ilke imza atarak Hükümet Caddesi’nde yepyeni bir park sistemini devreye soktu: "İhtiyacın kadar park et, ama fazla rahatlama!" Bu devrim niteliğindeki düzenlemeye göre, arabanı park edebilirsin ama belli bir zaman sonra oradan uçup gitmezsen zabıta seni bulur! Hatta belki de nazik bir uyarıyla ödüllendirilirsin: "Beyefendi, bir yer değiştirir misiniz, trafik akışına katkınız olsun!"

Esnaflar ise bu gelişmeyle birlikte yepyeni bir beceri kazandı: Park Yeri Yönetimi! Sabah dükkânı aç, öğlen arabayı çek, akşam eve dön. Gölbaşı Belediyesi, esnafa müşteri çekmek dışında bir de "trafik yöneticiliği" misyonu yüklemiş durumda. Tebrikler!

Tabii ki esnafların bir de haklı isyanı var: "Bu sorunu siz ürettiniz, şimdi de çözüm diye bize eziyet ediyorsunuz!" E haksız sayılmazlar. Çünkü yıllar önce otopark alanlarını projeye uygun yapmak yerine, "Canım sıkıldı, hadi şu binaya imar izni verelim!" diyen yetkililer, bugün çıkıp "Arabalarını burada bırakma!" diye parmak sallıyor. Bu durum biraz şuna benziyor: Evde yangın çıkar, sonra biri gelip "Ama su dökmeyin, tavanı ıslatıyorsunuz!" diye şikâyet eder.

Gelelim işin en can alıcı noktasına: Eğer gerçekten trafik düzenlenecekse neden sadece bir cadde? Gölbaşı’nda trafik sıkışıklığı sadece Hükümet Caddesi’nde mi var? Yoksa bu, "Bir yerden başlayalım da gerisi gelmezse üzülmeyiz" stratejisi mi? İşin özü şu: Sorun çözülmüyor, sıkıntı eşit şekilde dağıtılıyor!

Zabıta ekipleri de bu yeni düzenlemeyi halka anlatmakla görevlendirilmiş. Adeta "Park Yasağını Anlatan Gezici Masalcılar" gibi dolaşıyorlar. Ama durun! İşin içine trafik ekipleri de dâhil olacakmış. Eh, bu durumda esnaflar arabalarının yanından ayrılmayacak gibi görünüyor. Sonuç olarak, belediye Gölbaşı’ndaki esnafa bambaşka bir "çalışkanlık modeli" sunmuş durumda: Hareket etmezsen ceza, hareket edersen iş yapamazsın!

Peki, çözüm ne? İşte burada devreye CHP Gölbaşı Belediye Meclis Üyesi Bülent Yılmaz giriyor. Kendisi şehir içi trafiğin rahatlaması için meclise önerge verdi. "Daha planlı bir düzenleme olsun, UKOME’ye başvuralım" dedi. Ancak gelin görün ki, önerge komisyona havale edildiğinde bambaşka bir şeye dönüşmüş! Komisyon sanki UKOME yerine geçmiş ve kendi başına kararlar almış:

• Trafik Şube Müdürlüğü ile iş birliği yapılıp gün boyunca anonslar yapılacak.

• Esnaflar, araçlarını caddeye park etmemeleri için uyarılacak.

• Kaldırımları ve yol kenarlarını işgal etmeyin diye zabıta denetim yapacak.

Şimdi soralım: Bülent Yılmaz önergesinde bunları mı söylemişti? Meclis komisyonu "Biz bu işi çözeriz!" diyerek uzmanlara danışmadan tamamen doğaçlama bir trafik planı mı yaptı? UKOME’nin işi bitti mi, komisyon üyeleri artık trafik mühendisliği diplomasına mı sahip oldu? Yoksa "Nasıl olsa kimse anlamaz, biz kararları alalım" diye mi düşündüler?

Bu olay, denize düşen birine "Yüzme bilmiyorsan ne yapayım, öğren artık!" demekle eş değer. Sorun çözmek yerine, var olan sıkıntıyı biraz daha karıştırarak yepyeni bir keşmekeş yaratılıyor.

Sonuç olarak Gölbaşı esnafı artık iki şey arasında seçim yapmak zorunda: İşine mi odaklanacak, yoksa park süresi dolmasın diye sürekli araba mı çekecek? Gölbaşı Belediyesi ise bu durumu "Bakın, çözüm üretiyoruz!" diyerek kendine başarı hikayesi olarak yazmaya devam ediyor. İşte size tam anlamıyla bir belediyecilik mucizesi!

İŞTE CHP'Lİ BÜLENT YILMAZ'IN ÖNERİSİ

KOMİSYON KARARI