Can Dündar'ın Necdet Özel yazısı
Milliyet yazarı portre üstadı Can Dündar Orgeneral Necdet Özel'i yazdı..
Türkiye'nin tanınmış bir çok ismiyle ilgili portreler kaleme alan Can Dündar, bu defa Genelkurmay Başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Orgeneral Necdet Özel'i yazdı. Milliyet Gazetesi yazarı Dündar, şu tarihi anektoda dikkat çekti:'Üç yüz kişilik Bulgar taburunun üç bin kişilik Türk tümenini Çatalca'ya kadar kovalamasının ardındaki nedenleri bilir'. Dündar, yazısının finalini ise şu satırlarla yaptı: 'Askerin siyaset hırsıyla disiplinini kaybetmesinin, cephede bozguna yol açtığını bilen bir Genelkurmay Başkanı iyidir'
İşte Dündar'ın 'Org. Özel'in bildiği...' başlıklı o yazısı
Harp Akademisi'nden bir sınıf arkadaşı, yeni Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'i şöyle tanımlıyor:
"Çalışkan, yurdunu seven, akıllı, dürüst bir kişidir. Bir önderin sahip olması gereken bütün vasıflara sahiptir. 'Üç yüz kişilik Bulgar taburunun üç bin kişilik Türk tümenini Çatalca'ya kadar kovalamasının ardındaki nedenleri bilir'
İlginç bir ayrıntı değil mi?
* * *
BATI RUMELİYİ NASIL KAYBETTİK
Ben de tam Mareşal Fevzi Çakmak'ın "Batı Rumeli'yi Nasıl Kaybettik" (Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları, Mayıs, 2011) kitabını okuyordum bu ara...
ATASE'de önemli araştırmalara imza atan emekli Albay Ahmet Tetik, 700 sayfalık bu dev kitabı, Mareşal'in 1925'te, Genelkurmay Başkanı olarak Harp Akademileri'nde verdiği konferansın notlarından derlemiş.
Okudukça, Balkan Harbi'nde Osmanlı'nın beş asırlık ata toprağını nasıl terk ettiğini ibretle öğreniyorsunuz.
"Peki ne oldu da üç bin kişilik Türk ordusu, üç yüz Bulgar karşısında dayanamadı?"
İşte Mareşal'in cevabı:
BOZGUNA UĞRADI
"İsyanı bastırmak için Arnavutluk'a gelen disiplinli tümen, iç siyasetle uğraşan birkaç subayın kışkırtmasıyla çürüdü; inancı bozuldu. Askerler subaylarını, subaylar komutanlarını tanımamaya başladı. Sonunda o düzenli birlik rezil oldu, itibarını kaybetti, bozguna uğradı."
* * *
Mustafa Kemal, "Balkan Harbi'nde ordunun yüzüne sürülen namus lekeleri"ni silmenin yolunu, ona siyaseti yasaklamakta bulmuştu.
Politikaya meraklı paşalara da "Üniformanızı çıkarın gelin" demişti.
Akademide bu dersleri alarak yetişen kadroların, omuzu yıldızlanınca ille siyasete müdahil olmasını, ülkeyi kışladan yönetmeye kalkışmasını nasıl açıklamalı?
Bugün komuta kademesindeki dağılmışlık havası ve itibar kaybı, yüz yıl öncekine benzer nedenlere dayanmıyor mu?
* * *
YAŞ TOPLANTILARININ YAPILDIĞI SALONUN ADI ÇAKMAK SALONU
İlginçtir; dün, askerin belki de ilk kez tam siyasi otorite altına alındığı YAŞ toplantısının yapıldığı salon, "Çakmak Salonu" adını taşıyordu.
Salonda "Bizi Halâskârlık illeti bu hale getirdi" diyen Mareşal'in ruhu dolaşıyordu.
Şurası kesin:
Siyaset üzerindeki askeri vesayetin kalkması, demokrasinin zaferidir.
Sıkıntı, bunun yerini başka bir vesayetin alıyor olması...
Askeri, 28 Şubat'ta yargıyı, bürokrasiyi, üniversiteyi hazırola diktiği için suçluyorduk.
BUGÜN AYNISINI HÜKÜMET YAPIYOR
Bugün aynısını hükümet yapıyor.
Asker, Jandarma'da denetim dışı birimler kuruyordu.
Hükümet aynısını poliste yapıyor.
Asker, medyada tasfiye listeleri hazırlıyordu.
Bugün medya, durumdan vazife çıkarıp tasfiye yapıyor.
Asker, muhaliflerini izliyor, telefonlarını dinliyor, sabahın köründe evlerini basıp, uygunsuz görüntülerini televizyona servis ediyor, yıllarca yargılamadan hapiste tutuyordu.
Bugün aynıları, hükümet muhaliflerinin başına geliyor.
Bizden de "Yaşasın! Süngü gitti, cop geldi" diye sevinmemiz bekleniyor.
* * *
Başa dönersek:
Silahlı Kuvvetler'in siyasi otorite altına alınması, demokrasinin gereğidir.
Ama "Asker siyasileşmesin" derken siyaset askerileşirse bunda da ciddi tehlike vardır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.