Selçuk Dereli'den şok ifadeler
Hakemlik kariyerine nokta koyduğunu açıklayan Selçuk Dereli, bu kararın altında yatan nedenleri açıkladı.
Türkiye'nin bir dönem elit hakemleri kategorisinde yer alan Selçuk Dereli, 2099 yılının son günlerine doğru yaptığı açıklamayla kariyerini noktaladığını duyurmuştu. 1993 yılında hakemliğe adım atan Dereli'nin bu kararı büyük merak uyandırmıştı.
2010 FIFA listesinde olmasına rağmen bir anda Selçuk Dereli'yi bu karara iten nedeni herkes merak ederken; o " Hakemlik yaşamımı, gördüğüm lüzum üzerine sonlandırmış bulunuyorum" diyerek futbol sahalarında olmayacağını açıkladı.
Aradan geçen bunca zaman sonrasında, Milliyet Gazetesi'nde yazarlık yapan Selçuk Dereli, köşesinde hakemliğe neden veda ettiğini açıkladı.
İşte Dereli'nin o yazısı...
"Düşünebiliyor musunuz? 22 yıllık emeğin sonunda Türkiye'nin en önde hakemlerinden birisiyken bırakıyorsunuz. Bu kararı almak elbette çok zordu. 22 yıl her sabah hakem olarak uyanmışsınız ve geleceğinizi bu kariyer üzerine kurmuşsunuz. Bugüne kadar en çok karşılaştığım sorulardan birincisi hangi takımı tuttuğum, ikincisi hakemliği neden bıraktığımdı.
Hakemliği bıraktığım gün gerçek sebebini açıklayıp, açıklamamayı çok düşünmüştüm. Kimi zaman keşke o zaman açıklasaydım dediğim de oldu. Ancak o tarihte kendimce bir mantık yürütmüştüm. Aslında o gün benim ve tarafsız olan herkesin bildiği gibi futbol ailesinin içinde bulunduğu durum ve bozuk yapı bu kararımı çok etkilemişti. Çünkü oluşturulmuş korku imparatorluğundan sinmiş olan yapı, belki de beni linç edecek ve hiç hak etmediğim algı yaratılacaktı. Daha da önemlisi kime güvenecektim.
Hakemliği neden bıraktığımı, perdenin arkasında neler yaşandığını hiçbir yerde anlatmadım. Geldiğimiz süreçte yaşanan olaylar kamuoyunun, futbol ailesinin genel yapısıyla ilgili gerçekleri görmesine vesile oldu. Bu süreçte yaşananlar futboldaki kirlenmişliğin, yozlaşmışlığın boyutlarını gözler önüne serdi.
Neden bıraktığımı açıklamamın futbol adına zorunluluk olduğuna karar verdim. Bunun için en uygun zamanın da bugün olduğunu düşündüm. Artık kamuoyu söylediklerimi daha rahat kavrayıp, taşları yerli yerine koyacak durumdaydı. Kısacası futbolun takkesi düşmüş keli de görünmüştü.
Değerli okurlar... Aşağıda yazdıklarım hayal ürünü değildir, gerçektir. Ne bıraktığım hakemliği geri istiyorum, ne de bir liyakat bekliyorum kimseden. En çok istediğim, hakemliği gerçekten neden bıraktığımın kamuoyu tarafından iyi anlaşılması, futbolumuzun ve kişilerin gerçek yüzlerinin daha net görülmesidir.
ASLINDA YAŞANANLAR NEYDİ?
Ligimizde ve Avrupa'da gösterdiğim performansla daha da yükselerek elit kategori hakemi olmayı bekliyordum. UEFA Hakem Kurulu, terfileri her yılın temmuz ve ocak ayında açıklıyordu. 2009'un temmuz ayı gelmiş ve beni de heyecan almıştı.
Antrenman çıkışında cep telefonuma gelmiş olan cevapsız çağrı ve mesaj dikkatimi çekti. Heyecanlanmış ve umutlanmıştım. Çünkü çağrı ve mesaj, UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik'e aitti. Hemen sayın Erzik'i aradım. Telefonunu açar açmaz, ‘'Selçuk yurtdışında toplantıdayım ve az önce UEFA Hakem Kurulu başkanı Angel Maria Villar Llona, bana, senin Avrupa'daki başarılı performans ve notlarınla elit kategoriye yükseldiğini söyledi. Tebrik ediyorum. Birkaç gün içinde açıklanacak '' dedi. Havalara uçmuştum.
O telefondan birkaç gün sonra, çok güvendiğim, futbol ailesinin de yakından tanıdığı (gerekirse daha sonra açıklayacağım) arkadaşım aradı, ‘'Biraz önce beni, Federasyon Başkanı Mahmut Özgener aradı ve kategori yükseldiğini söyledi" dedi. Daha da sevinmiştim. Öyle ya ! Federasyon başkanının da haberi vardı terfi ettiğimden.
Motive olmuş, federasyonun açıklamasını bekliyordum. Ancak ses seda yoktu. O günlerde yine yukarıda bahsettiğim arkadaşım, Şenes Erzik'le görüştüğünü ve terfi ettiğimi onun da kendisine söylediğini paylaştı benimle. Emindim, beklemeye koyulmuştum. Fakat beni hiç kimse aramıyordu.
TAVIR DEĞİŞTİ
Acaba bir aksilik mi var veya birileri engelledi mi diyerek, şüphelenmeye başlamıştım. Bunu düşünmem çok normaldi. Çünkü bu terfiden rahatsızlık duyacakların olacağından adım gibi emindim. O dönemde Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ı, şahsıma hakaretinden mahkemeye vermiştim. Yıldırım bana, ''O kokartını ellerimle sökeceğim, sana yurt dışında maç bile yönettirmeyeceğim" demişti. Yıldırım bunu yapar, ya da yapmıştır demem mümkün değil. Ancak olma ihtimali aklımdan geçti. Çünkü o dönem ve öncesinde etkin kulüp başkanları, federasyonlara baskı yaparak istediğinde kişilerin hakemliklerini bitirtebiliyorlardı. Ali Aydın, Hakan Sivriservi örneğinde olduğu gibi...
Bu sessizliğe anlam veremezken, ocak ayında terfi yenilemeyi bekliyorlardır diye düşünmeye başladım. Bu sırada yeni sezon maçları oynanmaya başlamıştı. Ancak hem federasyon hem de MHK'den bana karşı tavır değişikliği olduğunu hissediyordum. Türkiye'nin bir numaralı hakemi olmama rağmen derbi maçı bile yönettirmiyorlardı.
JET HIZIYLA KABUL
Şenes Erzik'in yapmış olduğu tebligatın üzerinden 4 ay geçmişti. FIFA hakemleri için ocak ayı yükselme dönemi gelmişti. Federasyon tarafından yapılan açıklamada kategori yükseltilmediğim, yerimi koruduğum, ancak bir başka arkadaşımın terfi ettiğini öğrenmiştim. Hayallerim yıkılmış ve çok kırılmıştım. Hayal kırıklığım bir başka arkadaşımın terfi etmesiyle ilgili değildi asla. Sadece bana verilen hakkın benden alınması idi.
Bu bozuk düzenin içinde olmak istemiyordum artık. Federasyona istifa dilekçemi gönderdim. Federasyon Başkanı Mahmut Özgener dahil kimse bana ‘'Neden bırakıyorsun ?'' demedi, bir telefon bile açmadılar. Sanki sevinmiş gibi jet hızıyla kabul ettiler. Aslında farkında olmadan. onların istediklerini ellerimle vermişim. Bunu zaman geçtikçe daha iyi anladım.
Hem kandırılmış hem de aldatılmıştım. Bunu yapanlar; TFF Onursal Başkanı ve UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik ile Mahmut Özgener'di. Bu kişiler, sebebini çok net bildiğim, ancak kanıtlayamayacağım şekilde emeklerimin elimden alınmasına göz yummuşlardı. O gün aslında Türk futbolunu başka güçlerin yönettiğinden emin olmuştum.
Düşünebiliyor musunuz? Yıllardır bizlerden adil olmamızı isteyen yöneticilerimizin kendileri adil davranmayıp, yaratılmış korku imparatorluğundan çekinerek elit kategorimi meze yaptırtmışlardı. Daha önümde beş yıl hakemlik yapma hakkım ve FIFA kokartım varken oldu bunlar...
Bugünkü sürece baktığımızda her şey o kadar açık ve net ki. Kimsenin söyleyemediği, ancak herkesin bildiği emek hırsızları bir yanda, emeği ve sporu koruması gerekirken, emir eri olmuşlar diğer yanda. Bugün bile ellerindeki tüm veriler ile karar veremeyenler, top döndürenler mi bana hakkımı verecekti? Söyleyin kimi kime şikayet edecektim? Kamuoyu ve camialar, tapeler şike ya da teşebbüse kanıt mı diye tartışsın istediği kadar. Ama kimin ne olduğunu sonunda fark etti insanlar.
HERKES BİLİYOR
Görülen o ki, bugün bile değişen bir şey yok. Hakemlerin kokartını, şikeden şüpheli ve tapelerden hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğumuz Göksel Gümüşdağ takabiliyor, daha da vahimi takmasına izin veriliyor .
O zaman aralarında çiğneyip yuttukları 22 senelik emeğim ve terfimdi. Şimdi ise yüzlerce sayfalık iddianame, ek deliller ve etik kurul raporları. Hazmı zor tabii, boğazda dizildi tıkandı, mideye de oturdu, ne iniyor ne de çıkıyor. Öyle gizli, sözlü de değil benim terfi işi gibi... Herkes okuyor, biliyor ve görüyor.
Şimdi soruyorum Şenes Erzik'e; siz belirttiğim tarihlerde bana elit kategoriye çıktığımı söylediniz mi ? Bu haberi Mahmut Özgener ve başkasıyla paylaştınız mı ? Sayın Erzik bu tebligatı yaptığınız halde neden elit kategori hakemi olamadım? Kim engelledi?
Peki, sayın Özgener kategori yükseldiğimi Şenes Erzik, size söyledi mi ? Aldığınız bu bilgiyi ortak yakın arkadaşımıza ve başkalarına anlattınız mı ? Bunlar tarafınızca bilinip, kategori yükseldiğim kulislerde konuşulurken, ne oldu da elimden alındı?
Ben yalan söylüyorsam çıkın, yalanlayın.
Ama eğer haklıysam ki, haklıyım ve doğruları söylüyorum, siz de biliyorsunuz... O zaman Türk futbolundan ellerinizi çekin."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.