Eski ATO Başkanı Bezci'nin firmasının Bodrum Türkbükü'nde satın aldığı 154 dönüm arazide zeytin ağaçlarının kesildiği iddialarının ardından bu sefer de inşaat sırasında denizin doldurulduğu iddiaları mahkemeye taşındı. İddialar arasında Muğla Üniversitesinin Su Altı Fakültesi ile Bodrum Deniz Ticaret Odasının birlikte hazırladığı bir projede bölgedeki su altı faunasının nasıl tahrip edildiğine dair bir rapor yer alıyor. Vatandaşlar, bir yıl önce de zeytin ve meşe ağaçlarının kesildiği iddialarını hatırlatarak, dökülen hafriyatla doğal yapının bozulduğunu öne sürdü.
BESA Grup'un Gündoğan Çetilli Burnu'nda hafriyat atıkları ile denizi 32 dönüm doldurduğu iddialarına yönelik çeşitli dernek ve sivil toplum kuruluşları tarafından açılan mahkeme devam ederken, konu ile ilgili açıklama yapan Avukat Aydoğan Erel hem kıyı hem çevre kanununa hem de Türk Ceza Kanunu'na aykırı davranışlar neticesinde duyarlı vatandaşların şikâyette bulunması ile bir iddianame düzenlenerek dava açıldığını söyledi.
Avukat Erel, 'Ancak gördüğümüz gibi ikinci duruşmasında bu davanın açılmasının ana nedeni olan müştekilerin şikâyetleri nazara alınmayarak, onların bu suçtan zarar gören kişi olarak kabul edilmeyerek dava dışı bırakılmış olduğunu görüyoruz. Düşünün ki devletin tasarrufu altında olan bir yerin savunmasını ve şikayetini buradaki halk ve duyarlı vatandaşlar yapıyor. Ama buna karşılık sadece ihbarımızla hazinenin buraya katıldığını görüyoruz ve ondan sonra bizler devre dışı bırakılıyoruz. Hukuk sistemimizde aslında bu doğru değil, sebebi Yargıtayın bu konu ile birçok kararını mahkemeye sunmuş olmamıza rağmen böyle bir karar alınması bizi gerçekten derinden yaralamıştır. Bundan sonraki dava süreçlerini takip edeceğiz ve Yargıtaya gerekli müracaatı zamanı gelince yapacağız. Bizim talebimiz şudur ki, duyarlı vatandaşlarımız bu konuda bıkmasınlar, pes etmesinler, mücadeleye devam etsinler. Bu ülke bu tür vatandaşların duyarlılığı sayesinde daha iyi günlere ulaşacaktır' ifadesini kullandı.
(Doğa katliamı yapılırken eski Ankara Ticaret Odası Başkanı Salih Bezci de oradaydı)
Avukat Erel, başka bir yönetim kurulu üyesinin sanki baş sorumlu gibi gösterildiğini ileri sürerek, 'Ancak biz bu konuya da parmak basarak savcılığa onlar hakkında suç duyurusunda bulunduk, şuanda soruşturma safhasında onun neticesini de alacağız' dedi.
Erel, Muğla Üniversitesi Su Altı Fakültesi ile Bodrum Deniz Ticaret Odasının birlikte yapmış olduğu bir proje olduğunu hatırlatarak, 'Bu projede buradaki su altı faunasının nasıl tahrip edildiğine dair bir rapor düzenlemesi oldu. Bu rapor düzenlemesi ibraz edildiği zaman herhalde ortam daha çıplaklığı ile açığa çıkacak' diye konuştu.
Erel şunlara dikkat çekti:
'Denizin doldurulması, hazineye ait olan yerler üzerinde tasarruf edilmesi devam eden bir suç halindedir, o imar planları ile ortadan kalkmaz. Firma yetkilileri Bezciler, eski Ankara Ticaret Odası Başkanı BESA firması Salih Bezci ve Efe Bezci, şirketlerin asıl sahipleri de onlardır, onlar hakkında da ayrıca suç duyurusunda bulunuldu zaten. Yönetim kurulunda bu tür işleri yapan, bu şekilde öne itilen isimler olabilir.'
TEMA temsilcisi Haluk Ortaç ise, “Bunların birçoğu Ankara merkezli, dolayısıyla aslında yargı dosyasına bakıldığı zaman kimin ne yaptığı çok açık belli. TEMA Vakfı olarak şunu vurgulamak istiyorum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken egemenlik hukukunun bir gereği olarak bu toprakların doğal varlıkları politikacılara, yasalara bırakılmıştı. Maalesef gerek politikacıların, gerek yasaların geldiği noktanın son örneğidir buradan çıkan karar. Sonuçta sivil toplum kuruluşlarının görevi de bu değil midir? Biz vatandaş olarak anayasal görevimizi yerine getirirken, sivil toplum kuruluşu gönüllüsü olmanın bir sorumlusu olarak biz buradayız. Suçlamalarda gerekenin yapılmasını talep edeceğiz. Süreci takip edeceğiz. Akşam saatlerinde gidiliyor. Öncesinden haber alınıyor, çalışmalar bırakılıyor, tekrar belediye ve jandarma bölgeden ayrıldığı zaman o çalışmalara devam ediliyor. Onlar bir yerde biriktiriliyor ve gecenin bir vakti geç vakte kadar taşındığını, çalışıldığını biliyoruz. Kıyı kenar çizgisi ve denizin doldurulma olayı devam ediyor. Bunlar videolarla, belgelerle, fotoğraflarla tarafımızdan zaten tespiti yapılmış' değerlendirmesini yaptı.
Mustafa Demiröz ise Türkiye Cumhuriyeti'nde hiçbir kimsenin, hiçbir grubun veya özel kuruluşun suç işleme gibi bir özgürlüğü olmadığını vurgulayarak şunlara dikkat çekti:
'Bazı özel şirketlerin ve kişilerin bazı özel durumlarda kendi çıkarları açısından kayırıldıklarını veya göz yumulduğunu görüyoruz. Bütün tepkimizde, karşı çıkışımızda zaten bu yönde oluyor. Düşünebiliyor musunuz, normal bir vatandaşın kıyı kenar çizgisi ihlali ile denizin içerisinde bir kazık dahi çakmaya kalktığında başına gelebilecekleri, ama burada metrekarelerce alanlar dolduruluyor ve yetkililer bunu ilk başlarda özellikle bir türlü görememişlerdi. Sonra da yapılan kamuoyu baskısıyla bunlar tespit edildi ama bu tespite rağmen gereği yapılamıyor ve suç işlenmeye devam ediyor. Bizler de sivil toplum örgütleri olarak bu suç işlemenin önüne geçebilme açısından bu hadisenin takipçiyiz. Özellikle bizim denizden geçimini kazanan emektar denizcilerimizin balık alanlarının, deniz turizmi yapan deniz turizmcilerimizin turizm alanlarının bu şekilde bazı özel kuruluşlara peşkeş çekilmesine tümüyle derneğimiz olarak, vatandaş olarak karşıyız. Yapılırken başta bu tür önlemler alınamayıp da iş buralara geldikten sonra böyle mazeretler bulmakta bize çok inandırıcı gelmiyor. Siz yetkili olarak, kanun olarak bir takım şeyleri önleme kabiliyetinizi gereğinde ve yerinde kullanmazsınız ondan sonra belki de başa çıkamayacağınız şeylerle muhatap oluyorsunuz. Bu şunun gibi; imar planı yapmazsak bakın kaçak yapılaşma oluyor, yapılaşmayı engelleyecek olan da sensin, zaten bunda yakınacak pozisyonda değilsin. Maalesef bu ülkede işler bu şekilde dönüyor.'
Bodrum'da faaliyet gösteren sivil toplum örgütü temsilcilerinden Sema Höcek, hafriyat yapılmaya başlanan arazide bundan bir yıl önce de zeytin ağaçlarının, meşe ağaçlarının kesildiğini söyleyerek, 'Oranın olağanüstü güzel belki de korunmaya muhtaç doğal taş yapısı, kaya yapısı vardır, onlar kırılmaya başlandı. Ondan sonra çıkan hafriyat olduğu gibi denize atılmaya başlandı. Daha bir kamyon atılmamışken biz bildirdik. 30-35 dönüm olsun hiç fark etmez hafriyat denize atılmış, deniz doldurulmuş. Bizde savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Kamu davası açıldı. Üzgünüz kabul görmedik, biz şikayetçi olmasaydık, belgeleri biz getirmeseydik, her şeyi biz ortaya koymasaydık ve halen koyuyoruz buraya dava filan açılmayacaktı. Böylemi adaleti savunacağız. Biz hukukun üstünlüğü ilkesini hala savunuyoruz, korumak istiyoruz. Bu karar adaletsiz geldi ama gene hukuk çerçevesinde avukatımız Aydoğan Erel, o da bir süreç tabi temyize gitmeden önce avukatımızla da konuşarak belki de biz davayı açarız. Ceza davası varsın devam etsin, ceza bize oluyor sonunda, biz bir dava açmayı planlıyoruz. Ve bu davayı da kazanacağımıza inanıyoruz. İkisi farklı bir mecrada gidiyor hukuken. Önce yapıyorlar, sonra izin almaya çalışıyorlar. Aynı şeyi burada da görüyoruz. Denizle ilgili teklif ön teklif onaylı, hiçbir şeyleri yok. Belediye Başkanının dediği de bu yöndedir. Onaylı bir proje yok, bir ruhsat yok. Ama bunlar imar yolu yapıyor. 'Bunun için kazabilirler' diyor, imar yolu filan artık geçmiş, orada resmen zeminler hazırlanıyor. Şuan denize doğru inmekteler, kendi projelerinde bile değil o, bir reklam projesinde gördük. Oda kaldırıldı sayfadan. Orada gördüğümüz otel yeri, orası 70 odalı otel, 360 tane de toplu konut yapacaklar. İki gün öncesine kadar onaylı bir projeleri, alınmış bir ruhsatları yok. Çalışma aynen devam ediyor ve arazinin başka bir bölümünde tepede biriktiriliyor, bunlar bir gece denizle buluşturacaklar. Kim bunun sorumlusu? Geceleri 01.00'e kadar çalıştırılıyorlar, biz tutanak tutturuyoruz. Jandarma ışığıyla araziye girdiğinde ışıklar sönüyor, çalışmıyor. Jandarmanın da bir günahı yok, tespit edemiyor. Biz kapkaç mı oynayacağız. Söylüyoruz burada bir kanunsuzluk var. Doğa, çevre tahrip ediliyor. Ne oldu o balıkların yaşama alanları, ahtapotların üreme alanları, balıkçıların balıkçılık yaptıkları alan ne oldu, hepsi gitti. O doğal güzelim taşları yok ettiler' iddialarında bulundu.
Höcek sözlerini şöyle sürdürdü:
'Herkes usulüne uygun, yasalara uygun, projesine uygun tabi ki yapacak arazisini, inşaatını, arkada Karaköy Sitesi var. Karaköy Sitesi ile burayı mukayese edin lütfen, denizden gidin bakın evleri göremezsiniz orada, bütün kayaların içine gömülmüştür. Bu nedir, bu ne aç gözlülüktür anlamıyorum ki, yeni haritalandırma, yeni kara parçası yarattılar. Yazıklar olsun. Dolaylı olarak görüşme talepleri oldu kabul etmedik, çünkü ortada samimiyet yoktu. Bizim firma yetkilileri ile de işimiz yok. Yapılan hukuksuzluk, çevre katliamı, doğa katliamı ile ilgiliyiz. Böyle bir talep dolaylı olarak geldi ama hayır görüşmedik. Çokta doğaldır görüşme olabilir. Karşılıklı oturursunuz, iyi niyetle konuşursunuz, şikayetimizi anlatırız, doğaya verdiği zararı anlatırız. Kendi amacımızı anlatırız. Orada kıyı dolgusu devam ederken, hafriyat denize atılırken, dinamitler patlatılırken görüşsek ne olacaktı? Görüşmedik o yüzden.'
BESA Gruptan açıklama
BESA Gruptan iddialarla ilgili yapılan açıklamada ise, firmaların vizyonu ve misyonunu çevre üzerine kurduğu vurgulanarak, hayata geçirilen tüm projelerde çevre bilincini en üst düzeyde tutan bir firma oldukları kaydedildi. Firmanın her yapısının çevreye duyarlı olmasına azami dikkat edildiği kaydedilen açıklamada, 'Bodrum projemizi de bu anlayışla kurguladık. BESA Bodrum tamamlandığında, hayata geçirildiği alan hiç olmadığı kadar yeşil olacak” denildi.