Gölbaşı'nın başarılı ve deneyimli siyasetçilerinden Doğan Çağatay uzun süren sessizliğini Aktif Haber'e bozdu. Nisa Sayar'a konuşan Çağatay Başkan Duruay ile olan ilişkilerine, siyasi geçmişine ve hedeflerine kadar bir çok konuda çarpıcı açıklamalar yaptı.
İşte o röportaj,
Davetimizi kırmayıp geldiğiniz için teşekkürler. Hoşgeldiniz Doğan Bey. Sizi tanımayanlar için kendinizi tanıtabilir misiniz?
Ben Doğan Çağatay. İlkokulu Ankara’da bitirdim. Ortaokulu ve liseyi Gölbaşı’nda bitirdim. Üniversiteyi uzun yıllar sonra Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde bitirdim. 40 yıldır Gölbaşı’ndayım, 4 çocuk babasıyım, aslen Tokatlıyım ama doğma büyüme Gölbaşılıyım. Çamurlu sahalarında oynayan bir çocukken bugün çok şükür siyasi konuda belli bir noktaya geldik. Gölbaşı’nın bize katkıları büyüktür. Birçok işimizi yaparken de ilk hedefimiz Gölbaşı’na ne gibi faydalarımız olabilir diye düşünmektir. Siyasi olarak, Ak Parti’de iki dönem il başkan yardımcılığı yaptım. Çok güzel bir siyasi yaşamımız oldu. İki dönemimiz çok güzel geçti. Türkiye’de siyasetin, siyasetçilerin yapmadığını biz o gün Murat Alparslan’la Türkiye çapında Doğu İllerle Kardeşlik Projesini yaptık. Siyasi partilerde olmayan spor komisyonunu kurduk, tabi engelliler ve yaşlılar komisyonu bizim partimizin olmazsa olmaz düsturuydu. Ama biz bütün Doğu illerine, Güneydoğu illerine, Avrupa illerine bu tür komisyonlarla veyahut siyasi güçle beraber ulaşmış olduk. Yani böyle birçok önümüzü açacak, hem bu dünyada hem de ahrette mutlu edecek güzel işler yaptığımızın inancındayım.
Siyasi hayatınız boyunca çeşitli kademelerde farklı tecrübeler edindiniz. Gölbaşı’nın siyasi atmosferi nasıl?
Gölbaşı enteresan bir yapıya sahip, bazen seviye düşüyor. Gölbaşı’nda 100 kişilik bir grup var. Bunların içinde çok samimi insanlar olmasına rağmen o grup bir gün belediye başkanını belediye başkanı yapıyor, ilçe başkanını alıp ilçe başkanı yapıyor. Bazen yıkılıyor, bazen gidiyor, bazen geliyor. Aslında Gölbaşı’nda yaşanan şeylerin Ankara’yla, merkezle bir alakası yok. Düşündüğümüz zaman siyasi partiyle alakası olmayan bir dedikodu mekanizması var. Gölbaşı’na gidiyorsunuz bazen ilçe başkanını almışlar bazen belediye başkanını almışlar. Gölbaşı’nda siyaset yapan arkadaşlar biraz dedikoduyu bıraksalar aslında, mekanizmayı Gölbaşı’nın faydasına yönlendirmeye çalışsalar aslında çok başarılı olacağız, çok akıllı, çok zeki arkadaşlarımız var, çok çalışkan arkadaşlarımız var. Ama burada şu var herkesin önünü kesen bir grup var. Mesela bundan önceki belediyeyle diyalog halinde olan grup, tabiri caizse onlara şakşakçı olan grup bugün de aynı şekilde yarın da aynı şekilde olacak. Bir kere Gölbaşı’nın önündeki en büyük engel bu bunu bir kaldırması lazım, kaldırılmadığı sürece Gölbaşı’nda dedikoduyla bir şey yapılmıyor, yapılan da gözükmüyor. Bu mekanizmayı yıkmak lazım. Gölbaşı’ndaki bu büyük mekanizma sıkıntısı gençlerin önünü açmıyor. Gölbaşı gençlerinin önündeki en büyük engel budur. Bu dedikodu mekanizması başkanı seçerken oturup karar verirler, kendi aralarında. Ama hiçbir zaman, dikkat edin onların dedikleri olmaz, onların konuştukları olmaz ama bu mekanizma bu sefer gelen insana rahatsızlık ve sıkıntı verir. Onun çalışmaması için, başarılı olmaması için her şeyi yapar. Kendilerine benzetirler gelen insanı, bu başkan olur, bu ilçe başkanı olur sonra bir bakarsınız o da raydan çıkmış, sıkıntılı bir şekilde Gölbaşı’nı idare etmeye çalışıyor.
Partiye üye yapılmadığınız günler oldu. Siyasette yaşadığınız zorluklar neler?
Bu dönemki belediye başkanımızla beraber o dönem Ak Partiye üye olmak için müracaat ettik biz aslında. Zaman zaman anlatıyorum ben. Bir gün belediye başkanımız dedi ki, “Tüm bu konuşmalar hakkında, yaşadıklarımız hakkında bir kitap yazar mısın artık?” Dedim ki, “Sen bir belediye başkanlığını bitir, o zaman yazacağım.” Yani geçmiş dönemde yaşadıklarımız aslında bugün de var. Bizi 2011 yılında üye yapmayan zihniyet bugün 2018 yılında bizi kongre delege üyesi yapmıyor. Ne kazanıyorlar anlamış değilim. Biraz önceki sistem var ya, dedikodu mekanizması.. Aman bunu buraya üye yaparsanız sizin karşınıza belediye başkanı olur dediler, oldu aslında. Fatih Duruay’ı üye yapmayınca bugün belediye başkanı oldu. Belki üye yapsanız bir sıkıntı olmayacak bizi üye yapmadınız birimiz il başkan yardımcısı olduk, birimiz siyaseti Ankara’da yönetmeye başladık, birimiz şimdi Gölbaşı’nı yönetiyoruz. Bu mekanizmalar sıkıntılı mekanizmalar. Siyaset, kazanma sanatıdır. Eğer iyi bir siyasetçiyseniz çevrenizi toplamanız lazım. İyi veya kötü oy veren herkesi toplamanız lazım. Ama yanınıza alacağınız ekibi kaliteli seçmelisiniz, dışladığınız herkes sizin bir gün karşınıza rakip oluyor, bir gün dengenizi bozuyor. Tabii bu tür şeyleri Gölbaşı’nda maalesef dün de yaşadık işte 2018’de de yaşayacağız. Siyaseten tabii şu var aslında, o zamanki dönemde iki kişiye adaylık teklif edilmişti. Birisi bizdik birisi de o dönemki ilçe başkanı olan arkadaştı. Onlara dediler ki gelin ilçe başkanı olun, önce bizi davet ettiler sonradan Ersönmez Bey o zamanki ilçe başkanı olunca arkadaşları çağırdı. Sonradan böyle enteresan bir şey oldu. Önce biz bu arkadaşları toplayalım dediğimiz gün dediler ki onlar dursun onlar eski siyasetçi siz yeni siyasetçisiniz, yeni siyaset yapıyorsunuz, sonra toplarsınız. Fakat biz onları davet edelim bizimle beraber olsun dediğimiz arkadaşlar, bizi neden üye yapmadılar? Yani anlattığım gibi rakip olacak, yani siyasetin kabiliyetli ve güçlü insanları, akıllı insanları, hiçbir zaman karşısındaki insanı dışlamaması lazım ama kim dışlattı? Bu siyasetçilikte, belediyecilikte, bakın bugün yaşadığımız şehirlere, ortamlara bir bakın o şebeke her dönem var. Bir kere o şebekeyi yok etmediğin sürece, kafasını ezmediğin sürece siz belediyecilikte başarılı olamazsınız, başarılı olduğunuz hareketleri de topluma gösteremezsiniz, bu çok önemli. Yani bunu bundan önceki belediye başkanı yaşadı, ondan önceki belediye başkanı yaşadı, şu andaki belediye başkanı yaşıyor, bundan sonraki gelecek belediye başkanları da yaşar. Şu andaki belediye başkanı ile ilgili birçok başarılı hareketi ön plana çıkartamama nedeni de bunlardır. Yani geçmiş dönemdeki belediye başkanlarının başarısızlığını gösterenler, aslında başarılı olduğu yerleri atlayanlar, bugün de aynı hareketi yapıyorlar ve ona diyorlar ki şurada durursanız çok başarılı olursunuz. Aslında öyle değil, toplumdaki o dedikodu mekanizması dedikoduyu yayıyor halka, herkes onu konuşuyor. Gölbaşı’nda geçmiş dönemde de şu dönemde de yapılan çok güzel şeyler var bunları konuşmak lazım, bunları daha iyiye götürmek için çalışmalar yapmak lazım. İşte ‘Gölbaşı’nın gölü temizleniyor’ bununla alakalı daha güzel ne işler yapabiliriz, topluma nasıl faydası olabiliriz. Gölbaşı nasıl kalkınabilir ya da Gölbaşı halkı nasıl faydalanabilir aslında bunu projelendirmek lazım. Ama siz tutup da bunu belediye çekişmesi, siyasi çekişmeye sokarsanız, siyasi dedikoduya sokarsanız hiç kimse bundan faydalanmaz.
En büyük başarılarınız ve başarısızlıklarınız neler?
Başarısızlık, neler olabilir veya başarı ne olabilir derken yani bizim siyaseten bir kere en büyük başarımız Tayyip Erdoğan ile birlikte yol arkadaşlığı yapmak, bundan daha güzel bir şey yok. Yani şu andaki toplumdaki insanların hayallerini gerçekleştiren bir liderimiz var. Yatıp kalktığınız zaman sabah ona dua ediyorsunuz. Yaşadığınız ortamda bir düşünsenize geçmiş olayları Gölbaşı’nda yaşarız, Gölbaşı’ndan Ankara’ya gidip gelirken tek bir yolumuz vardı gidip gelmeye, şimdi Doğu illerine gidin en köhne yerinde bile duble yollar var. Yani mesela bugün şehirlerarası mesafede giderken biniyorsunuz uçağa gidiyorsunuz. Her yerde havaalanımız var, bunlar aslında bizim başarılı olduğumuzu gösterecek bir liderle beraber olmaktır. Özel bir liderimiz var. O aslında yetiyor. Bizim yapmamız gereken olduğumuz ortamı daha güzel bir hale getirmek için nasıl bir faydamız olabilir, bunu düşünmek? Nasıl bir katkımız olur? Bununla ilgili birlikte akıl birliği, gönül birliği, toplum birliği yapmak lazım. Yani bu da burada yaşadığımız en büyük katkı Ankara’ya, Gölbaşı’na olur. Bununla alakalı ne yapabiliriz? Burada başarısızlık denecek bir şey yok. Yani Gölbaşı geniş bir alan, başarısızlığını yaşadığımız dönem içerisinde benim en çok zoruma giden kötü bir kentleşme oldu Gölbaşı’nda. Yani sokakta hala arabanızı park edecek bir yeriniz yok, daracık bir ilçe haline geldi. Bunu daha geniş bir alana yayabilirdik, yayılabilirdi. Bunları da işte geçmiş dönemde hep böyle küçükçüler var, küçük menfaatler, benim arsam ticari alan olsun diyenler. Bunlardan dolayı yapılamadı. Yani yaşadığı ticari alanı boğan bir toplum halindeydik. Bakın görün Bahçelievler mahallesinin içi, Cemal Gürsel Caddesinin üstündeki yapılar, daracık sokaklar. Kötü bir inşaatçılık var. Moskova’ya gidiyorsunuz, Finlandiya’ya, İsviçre’ye gidiyorsunuz hepsi 300 yıllık şehirler. Bizim bunların hepsi 30 yıllık 40 yıllık şehirler ve 3 gün sonra artık yıkılmaya yüz tutmuş şehirler. Yani burada biraz geleceği düşünmek lazım, geleceğin hesabını iyi yapmak lazım. Bizim buradaki maalesef küçükçü olanlar ne kendilerini düşünüyorlar, ne Gölbaşı’nı düşünüyorlar, ne toplumu düşünüyorlar. Onu düşünmedikleri için de maalesef hep sıkıntı yaşıyoruz ve sıkıntı yaşamaya da devam edeceğiz.
Vaktiyle Fatih Duruay’ın en yakın yol arkadaşlarından biriydiniz. Duruay’ı anlatabilir misiniz?
Fatih Duruay’ı iki döneme ayıralım. Bir aday olduğu güne kadar, bir de aday olduktan sonraki Fatih Duruay. Aday olduğu güne kadarki Fatih Duruay’la biz arkadaş, dost, ağabey.. İşte ‘cebinde akrep olmayan’ derler ya, insanı tanımanın yolu yolculuktan geçer, oturup kalkmadan geçer. Biz bunların hepsini yaptık. Ailece dostluğumuz olan çok iyi bir insan. Yani aday olduğu güne kadar aslında mükemmel bir insan. Aday olduktan sonra mükemmel mi? Aday olduktan sonra maalesef gazeteciler, sizler diyelim aramızı bozmak için her türlü haberi yaptılar. Onun nefsine böyle kolay olmayacak lafları yayan gazeteciler başta olmak üzere Gölbaşı’nın birçok insanı, o küçükçüler var ya o küçükçüler.. Aramızı bozmak için her şeyi yaptılar. Aramızda ne olduğunu o da bilmiyor ben de bilmiyorum. Belediye başkanı olduktan sonra biraz böyle farklılaştı. Biz duygusal insanız. Yani biraz bizimki duygusal. O da etkilenmiş olabilir. Bizim de etkilendiğimiz noktalar var tabi ama ben nerede yanlış yaptım diyor ya, nerede yanlış yaptığımızı çok düşündüm. Arkadaşlarımızla beraber oturdum, sohbet ettik nedir ne değildir diye. Onu biz de bilmiyoruz. Ama Fatih Duruay’ın aday olana kadarki hali insan olarak mükemmel, mütevazı. Şimdiki belediye başkanlık döneminde de çok beraber olmadık. Üç beş kez bir araya geldik. Ama çok da şey var, bazen yanlış yönetildiği düşüncesi doğuyor, bazen iyi yönetiliyor. Gölbaşı’ndaki akışa bakınca işte gölün temizliğiyle alakalı çalışmalar yapıyorlar, alttan yol geçecek.. Aslında Gölbaşı’yla ilgili yapılacak çok hayallerimiz vardı. Gölbaşı’yla alakalı bizim ciddi güzel hayallerimiz vardı. Yani onlardan bir tanesi de okulların yıkılması, taşımalı eğitim ve o alanın komple eski belediyenin olduğu yerle beraber, belediyeden şu an yapılmış olan binaların arasındaki bütün boşluğu kaldırıp orada güzel bir meydan yeri, meydanın ortasında gölle birleşimi sağlayacak biraz daha orayı açacak, kanolarla gidip gelinebilecek, insanların keyif alacağı bir meydan yapmaktı. Bunu biz o zaman Fatih Bey ile hayal eder konuşurduk. Çok şükür şu anda bunun bir planı, projesi yapılıyor. İşte okullar kaldırılıyor, ben de o okulu okudum ama gittiğiniz zaman bir bakın tuvaletlerine içler acısı, yani okulun binası da içler acısı. Geçmiş dönemde orada ufak ilk yapılan bir taş bina var, o kalacakmış. Biz o duygusallığı orada yaşayabiliriz. Sanki okulu merak eden insanlardan hangisi okulu bitirdikten sonra kaç kere gitti. Veya okurken o okulu bitirsem de kaçsam diyen insanlar bugün ne oluyor da okulcu oldular. Yani daha güzel okulları Gölbaşı’na sağlamak lazım. Ya çok var aslında bunları ben hafifletince bir kitap yazacağım. Çok bizim anılarımız, birlikte olduğumuz, siyasetimiz, yaşadıklarımız, onun ilçe başkanlığı adaylığı, o dönemler, beraber gezdiğimiz tatillerimiz, beraber gittiğimiz yerler, yediklerimiz, içtiklerimiz, yaşadıklarımız çok var. Ama çok özel şu vardır dediklerimi, dediğim gibi böyle biraz sır olsun. Ufak bir kitap yazacağım onunla alakalı. İnşallah birlikte yazarız orada ne yaşadıklarımızı.
Gölbaşı’nda “yerli-yabancı” adında bir ayrıştırma metodu var. Nedir bu yerli yabancı meselesi?
Valla aslında toplumda yerli yabancı ayrımı yok. Ama yerli yabancı ayrımını yapan bakın yine söylüyorum o küçük siyasi grup var ya onun içerisinde bir takım medya da var. Onlar yeri ve zamanı geldiğinde siyaseten seçecekleri adamı, böyle siyasetini yönlendireceği adamları yerli yabancı diye ayırırlar. İyi kötü değil, bakın yerli-yabancı. Gölbaşı’nın kaderi kötü olmak zorunda mı? Bakın ben size söyleyeyim biz geldiğimizde buranın 3-5 bin nüfusu vardı. Buranın çoğunluğu Artvinliydi, Bayburtluydu ondan sonraki gruplar da buralardaki köylerde yaşayan merkezdeki insanlardı. Şimdi burada en eski insanlar bana göre Artvinliler. Sen şimdi bu insanlara nasıl yabancı diyebilirsin? Veya Bayburtlulara nasıl yabancı diyebilirsin? Ancak ne zaman diyebilirsiniz, siyasetin arifesinde. “Dur gardaşım, sen aday olamazsın. Aday olacak adam Gölbaşı’ndan olacak.” Eh tamam bunlar da Gölbaşı’ndan. Bir bakın kütüklere Gölbaşı’dır. Şimdi buradaki hassasiyeti gene söylüyorum fitneyi çıkartan grup başta söylediğim o küçükçü grup var ya siyaseti yönlendirmeye çalışan, yanlış yönlendiren grup. Yani bu grup diyor ki efendim sen olamazsın. Kim olacak burada. Kötü de olsa bu memlekete bir zararı varsa bile adamın yerlisi yabancısı mı var? Ya adı Türk olan bakın bir sürü isimler var, bu memlekette hainlik yapıyor, bu memleketin altına bomba döşüyor. İşte Avrupa’da da görüyoruz ismi Türk ama Türkiye’ye düşman. Ya bu memleketi seven kim olursa olsun bunun yerlisi yabancısı yok. Bu insanları da fitne olarak ikiye bölmeyin. Bakın siyasi seçimler geliyor bundan sonra başlar. Bak bugüne kadar yerli yabancı davası yok. Ne zaman başlayacak. İşte önümüzdeki Martta yerel seçimler başladığı zaman başlarlar. “Kardeşim yerli olmazsa olmaz, yabancı olmazsa veya şuralı olmazsa olmaz yahu nasıl olmazsa olmaz.” Örneğin Mümtaz Sarıtaş ile Erdal Eren vardı, o dönemde de yerli yabancılık vardı, ikisi teyze çocuklarıydı. O gün bize diyorlardı ki, şuraya oy verirseniz yerliye oy vermiş olusunuz, şuna oy verirseniz yabancıya oy vermiş olursunuz. Kimi kandırıyorsunuz? Bırakın bu Gölbaşı’nın insanı doğru insana oy versin, Gölbaşı’na faydası olan, Gölbaşı’na hizmet getirecek insana oy versin. Aslında siyasetin önündeki motorize birliktir gazetecilik. Gölbaşı’ndaki bir avuç menfaat şebekesinin içerisinde olan medya grubu var, her dönem menfaatlenen isimlere bir bakın. Bu tehlikeyi, bu illeti, bu pisliği kenara atmazsanız sıkıntı var!
Genel seçimlere yönelik bir MHP-Ak Parti ittifakı söz konusu. İttifak Ankara ve Gölbaşı’na, yerel seçimlere nasıl yansıyacak?
Bir kere çatıda bu işin temelleri atıldı. Ak Parti’nin üst kurulundaki genel başkan düzeyindeki, genel başkan yardımcısı düzeyindeki, birçok milletvekili arkadaşlarım şunu iyi biliyorlar; Devlet Bahçeli de artık iyi bir devlet adamı oldu, yani bu ülkeye faydalı olduğuna inandığı Tayyip Erdoğan’la beraber yürümek istediğini söyledi ve bundan sonraki kısım teferruat. Yani önemli olan birlikte olacak mıyız, olmayacak mıyız; olacağız. Nerede olacağız Ankara’da da olacağız Türkiye’de de olacağız Gölbaşı’nda da olacağız. Bu birlikteliğin yönlendirmesini de önümüzdeki dönem onlar bize yapacaklar biz de ona göre beraber olacağımız arkadaşlarla devam edeceğiz. Aslında bu tür talep geçmiş dönemlerde de geldi, çok eski dönemlerde de eski ittifaklar kuruldu, en iyi ittifak da bu tür ittifaklardır, insanlar mutlu olur. Biz 3-4 senedir bu ittifakı Devlet Bahçeli’yle de zaten yapmış durumdayız. Bu memleketin bekası için, bu ülkenin önümüzdeki dönemlerdeki zorlukları daha kolay aşması için buna ihtiyaç vardı, zaten başkanlık sisteminde de aleni Devlet Bahçeli dedi ki, “Ben Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum.” Destekledikten sonra biz beraberiz, hiçbir ayrıcalığımız da yok, hiçbir ayrımız gayrımız da yok, hiç yabancı da değiller bize, yerli yabancı ayrımı da yapmıyorlar. Onun için biz seviyoruz zaten, bizim ortak düşüncemiz de Bayrak, Vatan, Millet. Bu bizim için önemli olan ortak kaygıda buluşmaksa, buluşuyoruz. Olur muyuz, olmaz mıyız artık sonuna kadar arkasındayız, keyif alıyoruz, mutluyuz. Beraber olmalılar, BBP ile de beraber olmalılar, gerekirse Saadet Partisi ile de beraber olmalılar, olsun. Biz güçlü grupların yan yana gelmesinden neden huzursuz olalım? Yani amaç aynı değil mi, amaç bu ülke değil mi, amaç bu ülkenin büyüklüğü değil mi, gücü değil mi, menfaati değil mi? O zaman biz de beraber olmaktan keyif alıyoruz, biz bu konuda hepimiz birer neferiz.
Bu ittifak yerel seçimlere de yansıyacak, nasıl yansıyacağını ittifakın anlaşma kararlarından sonra anlayacağız. Yani büyük ihtimalle herkes belki yerel seçimde kendi partisine oy verecek, kendi adayına oy verecek ama ağırlıklı genel seçim diye biliyoruz. Yerel seçimlere de yansırsa keyifle, daha güçlü bir belediye başkanı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını %60, %70 ile alan bir büyükşehir belediye başkanı, Gölbaşı’nı keza öyle alan bir belediye başkanıyla daha keyifli, daha güzel, daha güçlü oluruz. Bu toplum daha mutlu olur, ayrışma daha az olur.
Gölbaşı için geleceğe dönük projeler neler olmalı? Ak Parti burada devam eder mi?
Gölbaşı tabii ki Ak Parti ile devam etmeli, yani bizim gölün temizliğiyle alakalı belediye, büyükşehir ve hükümet olmasa bu zor olan bir şeydi. İyi koordinasyonu sağlayabilecek bir belediyeye ihtiyaç vardı. O belediye şu anda koordinasyonu sağladı, Gölbaşı’nın gölü temizleniyor. Yeni imzalar atıldı, hayaldi biliyorsunuz. Gölbaşı’nın iki yakasının birleştirilmesi seçim propagandasıydı o da yapılıyor, yani Gölbaşı’nın iki yakasının bir araya gelmesi için de öyle sıradan bir paraya değil, 200 trilyon gibi bir bütçeye ihtiyaç vardı. Bunu devlet çok kolay bir şekilde, iyi koordineyle sağladı. Bitti mi? İşte kültür merkezleri, spor salonları, yüzme havuzları yapılıyor. Gölbaşı’nda en önemsiz şey gibi gelir ama bence en önemli ihtiyaçlardan biri araba otoparkları. Daracık sokaklardan arabanla rahat geçemiyorsun, yürüyemiyorsunuz. Bu çok önemli. Bunun için belediye birkaç tane bölgede, mahallede çok katlı otoparkını yapacak. O sokakları biraz daha modern bir şehir haline sokma adına, bunun yapılması lazım. İnsanların yaşamına kalite katacak şeylerin yapılması lazım. Mesela bir bölge var, biz daha önce de bunu konuşmuştuk. O bölgede 10 bin kişilik muhteşem bir plaj yapılabilir. Sporla alakalı bir sporköy projesi vardı, inşallah önümüzdeki dönem yapılır.
Yine söylüyorum Ak Parti’yle devam eder, devam etmelidir. Bu ilçemizin, geleceğimizin, çocuklarımızın faydasınadır. Ama bir an önce o kirli ellerin Gölbaşı’ndan uzaklaşması lazım.
Kişisel olarak siyasi geleceğiniz için nasıl adımlar atacaksınız? Planınız nedir?
Vallahi bizim siyasi geleceğimizle ilgili o kadar çok planımız var gibi gözükse de yok. Şunu söyleyeyim, aslında herkesin aklından geçen güzel şeyler vardır. Ama sizin aklınızdan geçmesi önemli değil, takdir edenin demesi lazım ki, ‘şu şurada olmalı’. Geçmiş dönemde diyorum ya, üye olmadık diye biz küsmedik. Çalışmaya devam ettik, il başkan yardımcısı olduk. Şu anda bir şey değiliz, çalışmaya devam ediyoruz. Bu bisiklet sürmeye benzer. Bisikletle yolda giderken eğer bir an durursanız herkes önünüze geçer. Önemli olan durmamak. Ama netice de sizin kendi elinizde olmayabilir. Allah nasip edecek ve olacaksınız. Onun için tabii ki, herkesin olduğu gibi bizim de isteklerimiz, taleplerimiz var. Ama sonucunun ne olacağını bilmediğimiz bir şeyi söylemenin çok da bir mantığı yok. İnşallah hep beraber yaşayıp göreceğiz.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak şunu söyleyeyim; Gölbaşı herkese yeter. Hem ticari açıdan hem siyasi açıdan. Yani Gölbaşı’nda insanların aslında ulaşabilecekleri her şey var. Bakın Gölbaşı zengin olursa herkes zengin olur, Gölbaşı güzel olursa herkes mutlu olur. Nasreddin Hoca’ya diyorlar ki hocam, sen evliya mısın? Hoca evet diyor, ben evliyayım. Tabii çevresindekiler şaşırıyor, nasıl evliyasın hocam diyorlar. İsterseniz şu karşıdaki ağacı çağırayım gelsin diyor. Olur hocam diyorlar. Ağaç buraya gel diyor Nasreddin Hoca. Ağaç gelmiyor. Etrafındakiler şaşkın şaşkın bakmaya devam ediyor. Ağaç buraya gel diyor. Ağaç yine gelmiyor. En son bir defa daha tekrar ediyor. Ağaç buraya gel diyor. Ağaç yine gelmiyor. Tabii hoca evliya ya, arkadaşlar diyor, evliyada kibir olmaz, haydi biz ağaca gidelim.
Önemli olan; kibir, enaniyet ve ihtiras olmasın insanlarda. Doğru olana gitsinler, doğru olanı düşünsünler. İyi işler yapmayı başarmak için ellerinden gelen her şeyi yapsınlar. Sonuçlarını da aynı Türkiye’nin şu andaki konumu gibi alsınlar. Sevmekten daha güzel bir şey yok, birbirimizi sevelim. Öyle ufak tefek ayrıştırmalarla insanları ayrıştırmayalım. Ben bana verdiğiniz bu zaman için ve birlikteliğimiz için çok teşekkür ediyorum. Başarılar diliyorum.