Hafta içi hergün 'Akşam Raporu'yla gündemin öne çıkan gelişmelerini aktaran, pazar günleri ise 'Olduğu Gibi'yle Habertürk ekranına gelen Ece Üner, erkek egemen ana haber bültenlerinin kraliçesi...
Yaklaşık 12 yıldır haberin içinde olan Üner, bunun bir aşk işi olduğunu söylüyor ve "Kolay kolay vazgeçmem" diyor.
Geçtiğimiz yıl 98 bin 540 kişinin oy kullandığı ankette "Türkiye'nin En Başarılı Kadın Haber Spikeri" seçilen ve kariyerinde sağlam adımlarla ilerleyen Ece Üner, mesleğine bakış açısını ve ideallerini Habertürk gazetesinden Şebnem Abaygil'e anlattı
Sosyoloji eğitimi aldınız ve uzun bir süre de profesyonel olarak atletizmle uğraştınız. Haberciliğe geçişiniz nasıl oldu?
Çok erken yaşlarda başka sektörlerde şansımı denedim. Orta okuldan itibaren çeşitli alanlarda staj yaptım. Ne istemediğimi biliyordum ancak ne istediğimi bilmiyordum! Okurken Irak'ta savaş patladı. NTV'den bir çağrı geldi, stajer olarak başladım. O adrenalin, bütün bilgilerin sınırsızca ve sansürsüzce önce sana geliyor olması çok cazip geldi. Bir kere insanın damarına girdi mi bu iş, bir daha çıkmıyor.
Bir söyleşinizde siyasi içerikli işler yapmak istediğinizi ve mesleki tercihlerinizi de bu yönde yaptığınızı söylemiştiniz. Bu isteğin kaynağı nedir?
Adalete olan düşkünlüğüm... Farkındalık her zaman mutluluk getirmiyor ama ne olup bitiyor bilmek lazım. Biz Özal sonrası kuşak, çok apolitize edildik bilinçli olarak. Bu biraz da ona isyan. Politize olmak, dünya meselelerine, hayata karşı bir duruşum, hayatta bir meselem olmasını istemekle çok alakalı siyasete olan ilgim. Ve elbette kandırılmamak istediği yani bilmek!
Ekran herkesi kolay kolay kabul etmiyor. Özellikle habercilik zor bir alan. Sizi bugüne taşıyan yolda nelere dikkat ettiniz?
Bu işin bir sırrını bulduğuma inanmıyorum henüz. Çok sevdiğim bir laf vardır; "Öğrenmek yaşamaktır, bilmek ölmektir" diye. Yani "Ben biliyorum, oldum" dediğin vakit ölmüşsün demektir. Dolayısıyla hâlâ öğreniyorum. Çok fazla okuma yapmam gerekiyor. Günde kaç sayfa okuduğumu bilmiyorum. Bu, konunu ve konuğunu ciddiye almaktır. 'Tarafsız olmak' diye bir şey yoktur ama 'objektif olmak' diye bir şey vardır. Sorumluluk sahibi, düşünen herhangi bir vatandaşın, "Tamamen tarafsızım" demesi çok zordur. Objektif olabilmek, meseleleri bir kuyumcu titizliğine ölçüp tartmak ve ona göre de taraflara eşit mesafede yaklaşabilmek önemli.
Seyirci haberi nasıl almak istiyor?
Birincisi, spiker haberin önüne geçmemeli, insanların dikkatini dağıtmamalı. Seyirci haberi en sade, net ve samimi haliyle almak istiyor. Kendisini mesele eden, egosuyla orada varolan sunucu seyirciyi itiyor; kendinden ve haberden uzaklaştırıyor.
'EKRANIN AFFI YOK!'
Büyük bir hayran kitleniz var. Geçtiğimiz yıl Türkiye'nin En Başarılı Kadın Haber Spikeri seçildiniz...
Kendimle ilgili söyleyebileceğim iki şey var. Birincisi; samimiyetsizlikten uzak duruyorum. Günlük hayatımda nasılsam, ekranda da o olmaya çalışıyorum. İkincisi de, biraz önce söylediğim gibi yaptığım işi çok ciddiye alıyorum ve çok fazla araştırma yapıyorum. Hani derler ya "Ekran kilolu gösteriyor" diye, ekran gerçekten her şeyi beş katı büyüten bir yer. Kiloyu da, cehaleti de, çikinliği de, karmaşayı da... Affı yok! Bu yüzden çok daha dikkatli olmak gerekiyor.
Güzelliğinizin yaptığınız işin önüne geçtiğini düşündüğünüz ve rahatsızlık duyduğunuz zamanlar oluyor mu?
Güzellik, bizden önce izleyiciye ulaşan bir tavsiye mektubu sadece. Başka hiçbir şey değil. Başlangıç için bir avantaj olabilir ama ileriye dönük bir dezavantaja dönüşüyor. Onu önplana alıp, arkasında ne olduğuna pek bakmayabiliyor dışarıdakiler. Çok da fazla önem verdiğim bir şey değil, çünkü geçici! Ancak izleyici de artık çok bilinçlendi. Eskiden televizyon izlemek, ellerini kavuşturup sırtını koltuğa yaslayarak gerçekleştirilen bir eylemken; şimdi öne doğru eğilip içine girilerek yapılan bir şey. Çok daha interaktif bir hal aldı. Herkes meselelerden haberdar. Güzellikle kandıramazsın; yalnızca oyalayabilirsin!
'ÇILGIN İŞİ'
Yaptığınız işin sizi motive eden yönü ne?
Öğrenmek. Bu beni diri tutan bir şey. Yaptığım iş bana çok şey öğretiyor. Hobim işim, işim hobim! Çok büyük bir lüks bu. Aynı zamanda da bir aşk işi, bir yaşam tarzı. Adanmışlık istiyor. Gecen gündüzün birbirine karışıyor. Biraz da çılgın işi!
"Hiç bulaşmasaydım" dediğiniz anlar oldu mu?
Oldu. Hayal kırıklıkları bu işin çok önemli bir parçası. Büyük hayallerin, kırıklıkları da çok büyük oluyor haliyle. Siyaha düştüğüm anlar oluyor hayatta. Ama ben bu işi yapmak için doğduğuma inanıyorum. "Yapmasaydım ne olurdum" diye düşündüğümde koskocaman bir soru işareti çıkıyor karşıma. Kolay kolay işimden vazgeçeceğimi de düşünmüyorum.
'KOŞMAK BANA MORAL VERİYOR'
İş harici zamanlarda neler yapıyorsunuz?
Francis Bacon'ın bir sözü var, "Bütün vaktini çalışmaya adamak tembelliktir" diye. O anlamda çok tembelim, çalışmaktan başka bir şey yapamıyorum. Aileme ve arkadaşlarıma mümkün olduğunca vakit ayırmaya çalışıyorum. Hayatını tek bir merkezde topladığında, o bittiği zaman hayat çöküyor. Bu yüzden de bir şeyleri dengede tutmaya için çabalıyorum. Ama çok da başardığım söylenemez.
Bu yoğunlukta spora vakit ayırabiliyor musunuz?
Ona devam ediyorum. Haftada 3-4 gün, 10 kilometre koşuyorum. Koşmak çok moral veriyor, beni dirençli kılıyor ve mutluluk hormonu salgılamama yardımcı oluyor. "Ece hangi atomlardan oluşur" diye sorduğun zaman, beni ben yapan şeylerden bir tanesi "koşmak" derim. O olmadığı zaman kendimi olmamış, eksik hissediyorum.
Siz televizyonda neleri izlersiniz?
Değişik formatlar görebilmek için yabancı kanalları takip ediyorum. "Nelerden yararlanabilirim" gibi faydacılık güdüsüyle izlediğim programlar var. Komedi dizilerini çok severek izliyorum. Ciddiyetle geçmiyor bir hayat. Bu nedenle de boş zamanlarımı gülüp eğlenerek geçirmeye çalışıyorum