Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın Anıtkabir'deki gözüyaşlı fotoğrafı, bugün hemen hemen bütün gazetelerin birinci sayfasındaydı. Hürriyet yazarı Taha Akyol, Ürdün ve Osmanlı arasındaki tarihi perspektife işaret ederek, I. Kral Abdullah'ın Osmanlı vatandaşı olduğunu yazdı.
Akyol köşesinde Atatürk ve Kral Abdullah'ın büyükdedesinin fotoğrafını yayınladı.
İşte Taha Akyol'un "Anıtkabir'de bir kral" başlıklı bugünkü o yazısı:
Ürdün Kralı II. Abdullah'ın Anıtkabir'de gözyaşlarını tutamaması, tarihin derinliklerinden gelen bir duygunun ifadesi olsa gerek. Kim bilir neleri hatırladı?
Genç Kral II. Abdullah'ın büyükdedesi I. Abdullah, Osmanlı vatandaşıydı, Mebusan Meclisi ve Danıştay üyeliği yapmıştı. Ürdün'ün ilk kralıdır. 1937'de Atatürk'ün konuğu olmuş, Türkçe konuşmuşlardı.
Ürdün, Filistin ve Suriye topraklarını iyi bilen Atatürk kendisine özel misafirperverlik göstermişti. Hâşimi soyundan gelen Ürdün Kraliyet ailesinin hazin hikâyesi meşhur Şerif Hüseyin'le başlar.
'İHANETİN CEZASI'
Birinci Dünya Savaşı sırasında Mekke Şerifi Hüseyin'in isyan ederek Lawrens'le birlikte Osmanlı ordusuyla savaşması, zihinlerde çok derin izler bıraktı. Şerif Hüseyin'in oğlu Abdullah, ilk Ürdün Kralı'dır, Atatürk'ü ziyaret eden Kral Abdullah budur. Bir suikastta hayatını kaybetmiştir.
Yerine geçen oğlu Tallal, akıl hastalığına tutulmuş, ömrünü İstanbul'da Şifa Yurdu'nda tamamlamıştı.
Şerif Hüseyin'in diğer çocukları Irak Kralı ve veliahtı oldular, askeri darbede feci şekilde öldürüldüler.
Şerif Hüseyin'in kendisi Vehabi ayaklanması üzerine Hicaz'dan kaçmış, İngilizler tarafından Kıbrıs'ta alıkonulmuştur. Hayal kırıklığı, aşağılanma ve acılar içinde söylediği sözler dikkat çekicidir:
"Başımıza gelenler, Osmanlı'ya ihanetimizin ilahi cezasıdır!"
Ayrıntı isteyenler Şevket Süreyya Aydemir'in "Enver Paşa" adlı eserine bakabilir. (Cilt 3, s. 311)
İZMİR MARŞI..
Yıl 1942, II. Dünya Savaşı sürüyor. İsmet Paşa, diplomat Feridun Cemal Erkin'i Ortadoğu başkentlerine göndermiştir; nabız tutmak, temas kurmak için... Amman'da Erkin'i kabul eden Kral I. Abdullah, babası Şerif Hüseyin'le yaşadığı bir anıyı anlatır:
"Babam çok ıstırap çekti. Bir gün, saray bandosu bahçede konser veriyor. Hava sıcak, pencereler açıktı. Bir ara bando hepimizin bildiği İzmir marşını çalmaya başladı. Babamın birçok eski hatıralarının canlanmasını önlemek için pencereyi kapattım..."
Pencerenin açılmasını isteyen Şerif Hüseyin diyor ki:
"Evlat, neden o pencereyi kapatıyorsun? İzmir marşının eski günleri bana hatırlatmaması için değil mi? Ben velinimetine ihanet etmiş âsi bir kulum, günahım büyüktür. Kral olacağımı sandım, Tanrı beni sürgünlüğe düşürdü, hasta oldum, buraya sığındım..."
Kral Abdullah, babası Şerif Hüseyin'in sözlerini Feridun Cemal Erkin'e aktarmaya devam ediyor:
"Pencereyi aç, şu marşı dinleyeyim, duyduğum vicdan azabının şiddeti, o eski hatıraların canlanması ile büsbütün artsın. Bu dünyada çektiğim ıstıraptan artan vicdan azabıyla büsbütün ağırlaşsın, ta ki Cenab-ı Hak bu günahkâr kulunu dünyada affederek, ahirette daha büyük cezadan korusun..."
Merhum Feridun Cemal Erkin bunları "Dışişleri'nde 34 Yıl" adlı kitabında anlatır. (Cilt 1, s. 126)
ILIMLI POLİTİKALAR
Melik (Kral) Abdullah ve Melike (Kraliçe) Rania hazretlerine saygılarımı sunuyorum. Türkiye'ye hoş geldiniz diyorum. Bugün ülkemizden ayrılacaklar, hayırlı yolculuk diliyorum.
Babaları merhum Kral Hüseyin, Ortadoğu'da barışın, istikrarın, ılımlı politikaların temsilcisiydi. Aynı yolda kendilerine uzun hizmet yılları temenni ediyorum.
Arap Baharı'nın sosyal depremler yarattığı, hatta sınırları sarstığı bu siyasi heyelan coğrafyasında, Majestelerinin liderliğinde kardeş Ürdün'ün istikrar içinde demokrasisini geliştirmesi, kalkınıp güçlenmesi iyi niyetli herkesin samimi temennisidir.